GÂVUR BAĞLARI

Dinar meslek yüksek okulunun arka kısmına doğru tren yolu kenarından aşağı yaklaşık 400 metre uzunluğunda, enine200 metre çakıcı köyü yolu üzerinde Fatih camisinin alt taraflarına kadar uzanan beş adet tarla vardı, bu tarlaları birbirinden ayıran ortalarında çok çeşitli büyük meyve ağaçlarının bulunduğu bahçelere Dinarlılar “GAVUR BAĞLARI” ismini vermişlerdi. Burada çok eski yıllar Rumların kaldığını Dinarda yaşamış olan yaşlılardan duyardık. Dut, kiraz ve ceviz ağaçları başta olmak üzere bu ağaçlar bir apartman boyunda uzanırdı. Çok çeşitli ve onlarca yıllık meyve ağaçlarının olduğu bu tarlalar ve bahçelerin içindeki meyveler Belediyece ihale suretiyle kiraya verilirdi.
Belediye Başkanı Ali Veziroğlu Hidro elektrik santralini kurmuş çalışmalar da son aşamaya gediğinde şehir içinde cadde ve sokak lambalarında kullanılmak üzere bakır tel bobini, santralin bazı motor aksamları, parcaları muhafaza etmek için şimdiki yüksek okulun olduğu kısıma iki ev ile iki depo yaptırmıştı. Bu depoların birisine malzemeler konuldu. O yıllarda şehir içindeki çöpleri toplamak için motorlu araç olmadığından at arabalarıyla çöpler toplanıyordu bu atların bakımı ve ahır görevini de diğer yapılan depo tahsis edilmişti. Evlerde de bir ambar memuruyla, birinde de hayvanlara bakan bekçi kalıyordu. Gavur bağlarındaki tarlaları birbirinden ayıran her iki tarla arasında 5 metre eninde meyve ağaçları vardı ve bu ağaçlardan ceviz, kiraz ve dut ağaçlarını Dört insan kucaklasalar kolları bir birlerine kavuşmayacak kadar büyüktü. Hatırladığım kadarıyla meyvelerin her üç senelik ihalesi yapılır bu ihaleyi de genellikle Uluborlulu Hüseyin Gürbaş (Nadir Gürbaşın babası) alır ve Dinar pazarında bu meyveleri sattığı gibi kalanlarını da yakın köylere arabasıyla götürüp parası olmayanlara da buğday ve arpa ile değişirdi. Tarla olarak kullanılan kısımlara ihaleyi alanlar buğday, arpa ve yonca yetiştirip hiç boş bırakmazlardı. Ağaçlara zarar vermemesi için hayvan otlatmak yasaktı. Bol miktarda siyah üzüm olurdu asmalar meyve ağaçlarına dolanır ta ağaçların tepelerinden üzüm hasadı yapılırdı. Üzümlerden çoğunlukla pekmez elde edilirdi. Bizim ev buraya yakın olduğu için çocukluğumuz hep buralarda ve tren istasyonunda vakit geçirir çalışmaları yakından görürdük. Üzüm o kadar çok olurdu ki pekmez kaynatmak için üç veya beş kazan ateşe konurdu.
Gâvur bağları çakıcı yolu üzerinde şimdiki Fatih camisinin ta alt kısımlarına kadar devam ederdi. Ağaçlardaki dut insan başparmağı büyüklüğünde ve çok tatlı olurdu, rüzgâr çok estiğinde ağaçların altındaki dutları yemek veya toplamak için şehirden çok kişiler gelirlerdi. Dinarda bu dut ağacından yalnız Sabahattin Arıtaş’a ait Belediyenin karşısındaki Taş binanın arkasındaki bahçede o günlerde dikilmiş ve halen meyve veren tek ağaç olarak kaldı sanırım. Elektrik santralinin faaliyete geçmesiyle santral parkının açılması, suçıkan ve şehir içerisinde bazı parklarda kullanılmak üzere cim, çiçek gibi bitkilerin yetiştirilmesi için gâvur bağlarının ön kısmında bir fidanlık yapıldı ve o günlerden sonrada bu yerin adı “BELEDİYE FİDANLIĞI “ olarak kaldı. Daha sonraki yıllarda da bu tarlalar imara açılmıştı. Kuzey kısımdan başlayarak parsellenip vatandaşlara arsa olarak satılmaya başlandı, Belediye başkanları maddi sıkıntıya düştüğünde buradaki tarlaları parselleyip satarlardı. En sonunda da Dinar Meslek yüksek okulu yeri kalmıştı orası da bilindiği gibi Yüksek okul için verilince binlerce metrekare GÂVUR BAĞLARI da, o güzelim meyve veren ağaçları da kesildi, yok oldu gitti.
SAYGILARIMLA